“70’lerin Türkiye’sinde en yaygın sanatsal aktivite nedir” diye düşünecek olursak akla ilk “yazlık sinema” gelir. Yazlık sinemalar o dönemin kültürel ve sosyal yapısının ivmelenmesinde büyük rol oynamış en önemli etkinlikti. Kadın, erkek, işçi, memur, genç, yaşlı demeksizin birleşildiği diğer adıyla bahçe sineması, toplumun sanata olan saygısını ve ilgisini arttırmada en önemli etkendi.
Her semtte, her fabrikada, her meydanda bir tane vardı. Halk, çekirdeğini, gazozunu, mendilini(duygusal filmlerde) alıp keyifli bir amaç için toplanırdı. Yeşilçam’dan tutun yabancı sinemalara kadar birçok farklı türde film oynatılırdı. Türkan Şoray, Cüneyt Arkın, Ediz Hun gibi oyuncuların oynadığı filmleri eş dost akraba ile sıcak yaz akşamlarında üstelik çok cüzi bir miktarla izlemenin keyfini sürerdi insanlar. Yazlık sinema sayesinde çoluk çocuk, konu komşu cıvıl cıvıl şenlik havasında yaşamışlardı bir dönemi.
Sonraki dönemde teknolojinin hızla gelişmesiyle televizyonun yaygınlaşması, insanların artık açık havada, bahçelerde değil de kahvelerde veya televizyonun bulunduğu evlerde toplanmasına ve bu kültürden yavaş yavaş uzaklaşmasına neden olmuştur. 80lerin ortasında da aptal kutusu’nun her eve girmesi, bu kültürü tamamen kaybetmemizle sonuç bulmuştur.
Hal böyle olunca, yeni nesiller nasibini alamamış olmakla beraber, bir efsane gibi kuşaktan kuşağa aktarmaktan yorulmamış ve günümüze kadar getirmişlerdir. Eskisi kadar yaygın olmamakla beraber nostalji yaşamak isteyenlerin vazgeçilmez aktivitesi halini almıştır, yazlık sinema.
Gönüllü Hareketi bu bağlamda Görükle için çok güzel bir projeye imza attı. Her hafta bir katagori belirleyip yazlık sinemayı milenyum çağına taşımayı hedefledi . Kısacası “gençlere bir güzellik yapalım” denildi. Geçen hafta başlayan etkinlik, ilk film olarak Charlie Chaplin’nin Modern Times’ı seçti. Bana göre Modern Times çok iyi bir seçim oldu. Çünkü sanayileşmenin, işsizliğin, suçun, sorumluluğun ve aşkın en güzel ele alındığı, sessiz film olarak da katagorisindeki en iyi filmdir. Üzerine yüzlerce tez yazılmış, sosyolojik birçok araştırmanın kaynağı olan film, Gönüllü Hareketi’ne yakışır bir açılış yaptı. Derneğimizin büyük terasında Merinos Fabrikası’nın eski Yazlık Sinemasından kalma sandalyelerini sıraladık ve filmi projeksiyonla binamızın yüzeyine yansıttık. Arı gibi çalışan insanlar vardı, herkes bir işe sarıldı. Bir yandan mutfaktan gelen patlamış mısır kokuları, bir yandan terasta ses sistemi kurulumu, bir yandan sandalyelerin dizimi.. Ve en son keyifli bir sessizlik… Kahkalarımızla pencerelerinden çıkıp filme ortak olan meraklı insanlar oldu. Film bittiğinde, bütün gönüllülerin yüzünde memnun bir ifade vardı. Yorumlarımızdan en akılda kalıcı olanı “1932’de çekilmiş bir filmin hala güldürebiliyor oluşu ne kadar da müthiş değil mi?”
Bu etkinliğin devam etmesini, eskinin buram buram saflığını ve tazeliğini bir tutam da olsa tadabilmemizi gönülden arzu ediyorum.
‘Sinema, duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır”
Sabiha Yılmaz